GÜNEŞİN SOFRASINDA SÖYLENEN
TÜRKÜ
Dalgaları karşılayan gemiler gibi,
gövdelerimizle karanlıkları yara yara
çıktık, rüzgarları en serin
uçurumları en derin
havaları en ışıklı sıra dağlara.
arkamızda bir düşman gözü gibi
karanlığın yolu.
önümüzde bakır taslar güneş dolu.
Dostların arasındayız!
Güneşin sofrasındayız!
Dağlarda gölgeniz göklere vursun,
göz göze
yan yana
durun çocuklar.
Tasları birbirine vurun çocuklar.
Doldurun çocuklar,
doldurun
doldurun
doldur içelim.
Başları
göklere
atalım
serden geçelim..
Heeey, nerden geçelim?
Yalınayak
koşarak
devlerin
geçtiği
yerden geçelim.
Heeey
hop
heeeey
hep
birden geçelim.
Doldurun çocuklar,
doldurun
doldurun
doldur içelim.
Dostların arasındayız
!
Güneşin sofrasındayız
...
Nazım Hikmet Ran
( 1902 - 1963 )
Yolcu
Görüyorum ki, bir an önce varmak istiyorsun oraya. Gerginsin
kıpır kıpırsın, soluk soluğasın, yay
gibisin ey yolcu
coşkunluğun ne güzel, öfken ne
güzel
Sana selam, sana saygı
ey yolcu
Fakat düşündün mü yolunun uzunluğunu ?
Neler var yolunun üstünde,
düşündün mü?
Koşar-adım aşabilecek misin şu
dağı, geçebilecek misin
bu hızla şu beli, tırmanabilecek
misin bu solukla şu sırtı ?
Ovada dikenler yollara uçmuştur, kuru
dereleri seller basmıştır,
kar yağmıştır belki o tepelere ? Böyle, uçar gibi geçip
gidebilecek misin oralardan, hemen varabilecek
misin oraya ?
Belki sırtlanlar
üşüşmüştür leşlere, kuzgunlar
tutmuştur belki
yolları. Belki silinmiştir ayak izleri
yolcuların.
Bütün bunları düşündün
mu ey yolcu ? çünkü sen, ne
ilk yolcususun
bu yolun, ne de son.
Derim ki sana :
Nehirler boyu git
Nerelerde ve niçin durgundur nehirler,
nerelerde ve niçin
hırçındır nehirler,
nerelerde ve niçin mendereslidir,
nerelerde ve niçin
çağlayanlı ve de çavlanlıdır nehirler,
gözlerinle gör, duy kulaklarınla
Gör ve duy ki, nasıl varır nehirler
denizlere
Derim ki sana :
Denize varmaktır amacı nehrin, denize
varmak, ey yolcu
Büyükse dağ, aşamıyorsa
üstünden nehir, dolanır çevresini dağın.
Büyükse kaya, söküp
atamıyorsa nehir, birikip birikip taşar
üstünden, dolanır yanını
yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa
menderesler çizer nehir. uçurum
çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini
nehir, açar kanatlarını;
varır varacağı yere, oraya denize
Derim ki sana :
Nehirler boyu git ve gör nehirlerin nasıl
yol aldıklarını
sen de bir nehirsin ey yolcu
Senin de varmak istediğin bir yer var
Gerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere
iyi bak
Engeller
nasıl aşılır, öğren
nehirlerden
Yarı yolda yokolup
gitmek değildir
amaç, nehirler gibi akıp, nehirler gibi
ulaşmaktır oraya
Varmaktır oraya, ey yolcu
Derim ki sana :
iyi oku yolunu, avucunun içi gibi bil
Dizlerini, ciğerlerini,
yüreğini sıkı tut, iyi dengele
Ovada koşar gibi vurma kendini
dik yokuşlara
uçuruma atlar gibi bindirme kayalara
"daha koş, daha koş" diye
alkış tutanlara kanıp da, kesilip
kalma yarı yolda
Dipdiri varmalısın oraya
Hız koşusu değil bu,
ey yolcu, engelli koşudur bu
Engelleri aşa aşa,
gücünü koruya
koruya varmalısın oraya
çünkü oraya varmaktır
amacın, koşmak değil
Boşuna sevmedim nehirleri
Aktıkça büyümesi boşuna
değil
nehirlerin
Akan büyür, ey yolcu
"erişir menzil-i maksuduna aheste
giden" demiyorum ben sana,
"tiz reftar
olanın payine damen
dolaşır " demiyorum. Böyle
demiyor çünkü nehirler.
Duracaksın, dolacaksın, atlıyacaksın,
aşacaksın, koşacaksın ve
varacaksın oraya, diyor nehirler.
öyle diyorum ben de
Beni dinle, beni anla ey yolcu
adım adım
kulaç kulaç
ilerliyor nehir
yoklayıp
araştırarak
tartıp
dengeliyerek
adım adım
pençe pençe
ilerliyor nehir
birdenbire koçbaşı
birdenbire ipek bir çarşaf
ve balıklar kurbağalar yosunlar
köprüler ve yoksul değirmenleri
bozkırın
birdenbire bir uğultu
birdenbire bir kıyamet
bindirip
çekilerek
çekilip
toparlanarak
varıyor cüceleşip
devleşerek
varıyor
nehirlerce kahkalarla
şarkılar söylemeliyim
nehirler gibi uzun
nehirler gibi kollu
nehirler gibi hırçın
ve yumuşak
ve nehirler gibi
dur
durak bilmeyen şarkılar söylemeliyim
gitmek
nehirlerle yanyana
gitmek
nehirler gibi zor
nehirler gibi çetin
nehirler gibi umutlu
gitmek
nehirlerden de öteye
oraya
taaa oraya
o büyük kurtuluşa
yüreğim
yaralı kuşum
topla ve aç kanatlarını
Aşkın
ve Kavganın Şairi Hasan Hüseyin Korkmazgil'den